Doğu Anadolu'nun yüksek yaylalarında yaz aylarını geçiren göçerler, havaların soğumasıyla birlikte kışlaklarına doğru zorlu bir yolculuğa başladı. Doğu Karadeniz bölgesinin sahil kesimlerindeki köylerine inen göçerler, binlerce metre yükseklikteki dağlardan, ormanlık alanlardan ve vadilerden geçerek, sürülerini güvenli bir şekilde kışlaklarına ulaştırmaya çalışıyorlar. Bu uzun ve meşakkatli yolculuk, göçer aileler için hem fiziksel hem de duygusal bir sınav niteliğinde. Hayvanlarının sağlığı ve güvenliği için tüm zorluklara göğüs gerip, yüzyıllardır süregelen bu geleneği sürdürüyorlar. Yol boyunca karşılaştıkları zorluklar, sürülerini koruma mücadelesi ve doğal afetlere karşı verdikleri mücadele, bu zorlu yolculuğun gerçek yüzünü gözler önüne seriyor. Göçerlerin dönüş yolculuğu, doğanın acımasız güzelliğinin ve insan azminin bir göstergesidir.

Zorlu Bir Dönüş Yolculuğu

İspir ve çevresindeki yaylalardan inen göçerler, yolculukları boyunca dağlık ve engebeli arazilerde ilerliyor. Sürülerini otlatacakları uygun alanları bulmak ve yol boyunca güvenliklerini sağlamak için büyük bir çaba harcıyorlar. Bazı göçer aileleri, yolculukları sırasında geçici olarak köylerde konaklayarak dinleniyorlar ve ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Bu konaklamalar, göçerler ve yerel halk arasında dayanışmanın ve yardımlaşmanın da önemli bir göstergesidir. Yolculuk boyunca yaşanan zorluklar arasında değişken hava koşulları, vahşi hayvan saldırıları ve yorucu yürüyüşler bulunuyor. Yılların deneyimi ve geleneksel bilgileri, bu zorlukların üstesinden gelmelerinde büyük rol oynuyor.

Yaşlı Bir Göçerin Anıları

60'lı yaşlarında bir göçer olan Ali Demir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bu yılın yolculuğunun son yıllarda yaşadıklarından daha zorlu geçtiğini söyledi. "Bu kadar zorlu bir dönüş yolculuğu hatırlamıyorum." diyen Demir, erken gelen kar yağışının ve sert hava koşullarının kendilerini oldukça zorladığını belirtti. Yolculuk sırasında yaşadığı zorluklara rağmen, göçerliğe olan bağlılığından söz etti ve "Bu iş, çocukluğumdan beri hayatımın bir parçası. Bunu bırakmayı düşünemiyorum." dedi. Demir, hayvancılığın kendisine huzur verdiğini ve dağlarda geçirdiği zamanlarda bedensel ve ruhsal olarak iyileştiğini de sözlerine ekledi. Çocuklarının da bu geleneği sürdürüp sürdürmeyeceği ise belirsizliğini koruyor.

Nesiller Boyu Süren Bir Gelenek

Bayburt, Erzurum ve Gümüşhane gibi illerdeki göçerler, nesillerdir bu geleneği sürdürüyorlar. Akçaabat gibi sahil kasabalarına inen göçerler, hayvanlarını kış aylarında besleyecekleri alanlara ulaştırmak için büyük bir özveri gösteriyorlar. Bu yolculuk, sadece fiziksel bir yolculuk değil, aynı zamanda kültürel bir mirasın taşınmasıdır. Göçerlerin yaşadığı zorluklar, geleneksel yaşam biçimlerinin zorluklarına ve modern hayatın getirdiği baskılara karşı direncini gösteriyor. Bu zorluklara rağmen, göçerler kendi geleneklerini ve yaşam biçimlerini korumaya devam ederek, kültürel çeşitliliğin korunmasına katkıda bulunuyorlar. Aydıntepe ve çevresindeki köylerde misafirperverlik geleneği de devam ediyor ve göçerler yolculukları boyunca köylülerden destek görüyor. Göçerler ve yerel halk arasındaki bu dayanışma, bölgedeki sosyal dokuyu güçlendiriyor. Bu uzun ve zahmetli yolculuk, aslında insan ile doğanın uyum içinde yaşamasının ve birlikte var olmasının güzel bir örneğidir.